Fibonacci, bebeğim!

2017 karakalem ayçiçeği çizimim.
Bu çizimi yaparken Vincent'i ve güneşi izleyen bir çiçeğin adının neden ayçiçeği olduğunu düşündüm durdum. Muzazzam bir bitkiydi! Derdim neydi ki? Aynı sınıfta olduğum insanlar domates, biber çizerken, ben tutmuş pazardan ayçiçeği almıştım! Hemde üç buçuk liraya. Çiçekliğinden eser yoktu tabii.. Sınıfa geldiğimde, elimde evrenin sırrını tutuyormuş gibi havalı sandım kendimi. Arkadaşlarımsa benim küçük evrenimi hunharca çitliyorlardı. Hunharca evet!
Bütün bunlar olurken, o muazzam yapının döngüsüne dalmıştım yine, dönüyordu, sonra başladığı yere geliyor sonra yine dönmeye başlıyor ve bu sonsuz tekrar içinden çıkamayacağımı sandığım bir matematik problemi haline geliyordu... Stephen hawking'in neden tek, basit, sade bir teoriyle evrenin başlangıcını anlatmaya çalıştığını şimdi daha iyi anlıyordum. Çünkü vardığım yer tek, basit bir çekirdekti... Ve bütün o karmaşada en küçük parça da bütün kütle de aynıydı... Fakat sürekli dönen, hareket halindeymiş gibi olan bir yapı vardı... Aslında biraz etrafa baktığımda da fark ediyorum ki dünya dönüyor, ay dönüyor, semazen dönüyor, kuşlar dönüyor, ayçiçeği bile dönüyordu...
İrkildim birden. Çizim yapmalıydım ve objemi çitliyorlardı.
Buna derhal son verin!

Yorumlar